Alma eylemi bir çoğumuza ayıp olarak öğretilmiştir. Böyle olunca aldığımız herşey için suçluluk hissederiz. Bir çoğumuza da alırsak borçlanırız ve mutlaka karşılığını ödememiz gerekir şeklinde kalıplar öğretilmiştir. Oysa almak ve vermek hayatın her alanında dengelenmelidir. Tüm evrende herşey zıttıyla mevcuttur.
Almak veya vermek denilince herkesin aklına öncelikle maddi şeyler gelir. Oysaki neleri alıp verdiğimize bakacak olursak: Nefes, örneğin almadan vermek mümkün olmaz. Bunun yanında sevgi, ilgi, değer, saygı nitelikli zaman, destek, tavsiye, bilgi, akıl, mutluluk… alır ve veririz.
Her zaman alma ve verme dengeli olmalıdır. Eğer herhangi bir taraf aşırı verici davranırsa denge bozulur. Aşırı verici davranan taraf, verdiklerinin karşılığını hiçbir zaman alamaz. Bizim için hep vermek kolaydır. Çünkü vermek egodur. Altında yatan asıl fikir “Ben senden daha güçlüyüm.” dür. Dolayısıyla sürekli verme eylemiyle hayatını kolaylaştırdığımız, ona iyilik yaptığımızı ya da destek olduğumuzu düşündüğümüz kişiler, şu ya da bu şekilde mutlaka hayatımızdan uzaklaşırlar. Çünkü, sormadan, izin istemeden herşeye atlayıp destek olduğumuz kişileri alttan alta güçsüzleştirmişizdir, ve kendini güçsüz hisseden kişi eninde sonunda gücünü kanıtlama uğrana kırar döker ve gider.
Almak ise zordur. Altında yatan fikir “Benim sana ihtiyacım yok” veya “Ben güçlüyüm” dür ya da bilinçaltınızda hak etmediğiniz düşüncesi hâkimdir. Borçlanmaktan korkarız, mutlaka karşılık bekler deriz, ben kendim halledebilirim, muhtaç değilim deriz ve almayı reddederiz. Dolayısıyla, kendimize almayı öğretmek istiyorsak, öncelikle bilinçaltında alma eylemini nasıl bir his ya da inançla eşleştirdiğimizi bulmamı çok önemlidir. Sonra da her şeyin en güzelini almayı hak ettiğimize, almanın mümkün ve güvenli olduğuna kendimizi ikna etmemiz gerekir. Zerafet ve nezaketle almayı kendimize öğretebiliriz.
Çok verici danışanlarıma hep aynı soruyu sorarım : “Birine bir şey verirken ne kadar mutlu oluyorsunuz değil mi? Peki size bir şey vermek isteyen bir kişinin o mutluluğuna almayı redederek neden engel oluyorsunuz ? Zerefetle ve keyifle alın ki, veren kişi de kendisini iyi hissetsin. Gönülden bir teşekkür bile çoğu zaman alma ve vermeyi dengeye getirebilir.
Unutmamak gerekir ki, almak ve vermek evrensel bir yasadır. Alma ve vermeyi dengeli hale getirebilirsek karma yasasını harekete geçirebilir ve böylece hayattaki her şeyi daha kolay hale getirmeyi başarabiliriz. Çok fazla çaba gerekmeden isteklerimiz doğal bir şekilde gerçekleşebilir.
Aynı şekilde, neyi almak istiyorsak onu verdiğimizden emin olmak gerekir, bu akışı hızlandırır. Örneğin sevgi almak istiyorsak sevgi verebildiğimizden, takdir edilmek istiyorsak, takdir ettiğimizden, para kazanmak istiyorsak, başkalarıyle gönülden paylaşmaya gönüllü olduğumuzdan emin olmalıyız. Ne kadar dışarı akıtırsak aynı şekilde bize geri döner.
Alma Verme Yasasını Harekete geçirecek örnekler :
1. Herhangi birisi bir şey verirse lütfen kabul edin. Bu sizin ihtiyacınız olduğunu göstermez. Size sunulanı zerafetle almaya başlayın.(Bir kalem, bir bardak su, bir gülümseme, bir selam v.b küçük şeylerle başlayın)
2. Neyi almak istiyorsanız onu bol bol vermeyi deneyin
– Sevgi almak istiyorsanız sevgi vermeyi deneyin
– Başkalarını bugün takdir etmeye başlayın.
3. Nereye giderseniz, küçük bir armağan götürün, bunu egodan değil, sevgiyle yağtığınızdan emin olun
4. Bir gelir elde ettiğinizde her seferinde kendiniz için bir şeyler yapın. (Kendiniz için harcayın, kendinize hediye alın, bir kısmını kenara ayırın yani kendinize iyi davranın)
5. Tabi ki tüm bunları koşulsuz, karşılık beklemeden yaptığınızdan emin olun. Eğer bir karşılık bekleyerek verilirse enerji geri dönmek yerine tükenmeye başlar, çünkü karşı tarafı borçlandırıyorsunuz demektir. Unutmayın kimse borçlu olmayı sevmez…